Bacalar.

Uzun isim, kısa ömür.

Pneumonoultramicroscopicsilicovolcanokoniosis hani bizdeki Kahramanmaraşlılaştıramadıklarımızdan mısınız'a benzer bir nama sahip; İngilizce'deki en uzun sözcük. Zaman içerisinde son derece küçük silikon partiküllerinin soluma yoluyla akciğerimize girmeleri ve oraya yerleşmeleri sonunda ortaya çıkıyor. Silikonun ne olduğunu az çok hepimiz biliyoruz: Ya onu ekranlarda yapış yapış tiksinçlikte görüyor, ya da penceremizi kapımızı kırılan eşyalarımızı tutturmak için, genellikle soğukken kullanıyoruz. Ama silikon, bunlardan daha önemlisi silisyum elementinin bir bileşimidir ve camın hammaddesi olan silikat, bildiğimiz deniz kumudur. Deniz kumu inceldikçe, üzerinde güneşlenmek istediğimiz kumsalın "kalitesi" artar. Biraz daha incelince, yani "ipincekum" haline gelince, "ölüm" de uzadıkça uzar ve dönüşebileceği en uzun kelimeye dönüşür: Pneumonoultramicroscopicsilicovolcanokoniosis!

Aslında sorun uzun yaşayıp yaşamamak da değil. Sorun benim bir dakika uzun yaşayabilmem için senin kaç dakika erken ölmen gerektiği. Sorun sadece parayı veya konforu değil, ömrü de nasıl paylaşacağımız sorunu. Taşlanmış kot giydiğimiz müddetçe, artık kesin olarak biliyoruz ki, birilerini biraz daha genç öldürmüş olacağız. Bu durum artık evrimi, 'yaşamak için öldürmek gerekir' felsefesini, nefsi müdafayı geride bıraktı. Bu durum artık biraz daha rahatlık için fazladan birkaç insanın ölmesi.

Yaşadığımız her an, birilerinden gasp edilmişse eğer, tüm yaşantımız çalıntı değil de nedir?

Hiç yorum yok: