Bacalar.

Daha "asil" bir infaz.

GWB, Saddam Huseyin'in idamı üzerine aşağıdaki açıklamayı yapmış:

"I would have preferred that the execution of Saddam Hussein had been conducted in a more dignified manner, but the deposed dictator met the fate he deserved."

"Bush said Hussein's hanging closed 'a horrific chapter' in Iraq's history..."
(LA Times - January 05, '07)

Saddam'ın idamının daha asilane gerçekleştirilmiş olmasını tercih edeceğini söyleyen GWB bu kadarla da kalmamış, müşarünileyhin hak ettiği akıbeti de bulduğunu buyurmuş. Ayrıca
Saddam Hüseyin'in idamının, Irak tarihinde korkunç bir dönemin sona erdiğini ifade etmiş. Yepyeni bir tanesinin başlamış olduğunu belirtmesi beklenemezdi, sonuçta. Aslında herşey satır aralarında gizli:

1) Daha asilâne bir idam herhalde ancak şöyle olabilirdi: Saddam'ı ABD'nin emriyle idam eden Şii iktidarının cellatları, "Çok yaşa Mukteda el Sadr!" veya buna benzer sloganlarla, ABD'ye karşı çatışma içerisindeki bir lideri desteklemeselerdi eğer. (Bu da Şii yönetiminin yüzleşmek zorunda olduğu bir ikilem: ABD mi, İran mı? Hatırlayalım, Saddam'ın son sözleri ilginç biçimde ABD'yi değil de İran'ı hedef alıyordu.)
2) Aynı cellatlar içerisinde bir grubun (veya olasılıkla bir kişinin) cep telefonuyla kaydetmiş olduğu şiddet pornografisi zaten aynı gün Youtube'de yayınlanmaya başlamıştı. Görüntüleri izlemedim; izlemeyi de düşünmüyorum. Ancak sanırım bu bunun, ne derece ciddiyetten uzak bir adalet anlayışının yansıması olduğu yeterince açık. Dolayısıyla, eğer bu güdümlü infaz daha ciddiyetle gerçekleştirilebilseydi eğer. (Yine de ABD'nin veya GWB'nin gerçekten bu infazın tüm dünyada detaylarıyla görüntülenmesinden hazzetmediği konusunda tam olarak emin değilim. Tüm bu pornografinin yönetmeni GWB yönetimi ve kamera arkasının gösterilmesi ile, yönetmenin sanatsal algısı hakkında da bir fikir sahibi oluyoruz!)
3) Kürtler Irak hükümetinden Saddam Hüseyin'in, gerçekleştirmiş olduğu korkunç Halepçe katliamından dolayı da yargılanması gerektiğini talep etmişlerdi. Bu talep fiilen reddedildi. Ne de olsa sonuç değiştirilmeyecekti. Oliver Cromwell gibi, ölüsü de idam cezasına çarptırılamazdı ya! Ancak yine de bu uygulamada içkin olan şey, Şiiler'in iktidarı paylaşmak konusunda son derece isteksiz oldukları gerçeği. Sünni Araplar ve Türkmenler zaten bu hükümetten ümitlerini kesmişlerdi. Şimdi Kürtler'e de bu yönetimde çok da önemli bir yerleri olmadığı söylenmiş oldu.)
4) Saddam'ın müstehak olduğu akıbete kavuşması ise bir şekilde açıklanabilir: Süreç içerisinde önce ne tür bir akıbete müstehak olduğuna karar verilir. Sonra da bu akıbetin tecellisi gerçekleştirilir. Kaçınılmaz olan "kader", yerine getirilir. Kendisine "kader"i yerine getirme rolünü biçmiş olan bir yönetimden bahsediyoruz, dolayısıyla.
5) Saddam Hüseyin'in "müstehak olduğu akıbete kavuşması" için, bir yargıcın davadan çekilmesi, üç savunma avukatının ve bir tanığın cinayete kurban gitmesi gerekmişti. İşte adalet böyle tecelli etti.
6) Dünya üzerinde nerede olursa olsun, demokratikleşme veya yarı-demokratikleşme sürecine giren devletlerin, eski diktatörlerini idam etmekten kaçındıklarını, bunu neredeyse demokratikleşmenin ilk şartı olarak değerlendirdiklerini görüyoruz. Bu elbette, onları affettikleri anlamına gelmez. İdam etmek, açıkça ve herkesin bildiği gibi, bir şehit yaratmak, onu bir efsaneye dönüştürmektir. Hepimiz Saddam'ın ölümüne yaklaşımındaki soğuk kanlılığı (nered(

Hegel, tarihi kazananların yazacağını, daha doğrusu tarihi yapanlarla yazanların farklı kişiler olamayacağını kendine özgü karmaşık diliyle yazmıştı, zaten. Bana kalırsa, burada tarih yazımının post-modern zamanlarda edinmiş olduğu başka bir rol var: Bu infaz filmi bir tarih yazımı olarak, Suriye, İran (hiç sanmıyorum) ve benzeri yönetimlere addam'ın yerine kendilerini koyarak, ABD ile ilişkilerini gözden geçirmeleri gerektiğini söylüyor: Artık buna psikolojik savaş deniyor.

Hiç yorum yok: